13 Şubat 2012 Pazartesi

Dunyadaki ilk Bilgisayar

Dünyadaki ilk bilgisayar

Yüzyılımızın belki en önemli buluşu olan bilgisayarlar, artık günlük yaşantımızın her aşamasına girmeye başladı. Bu cihazlar önceleri belirli amaçlar için kullanılabilmesine karşılık, zaman içinde boyutlarının küçülmesi ve ucuzlaması sonucunda her alanda kullanılır olmuştur.


1937 yılında, Harvard üniversitesinden Howard-Aiken ilk otomatik hesap makinesi (MARK-I), 1943 yılında Pennsylvania Üniversitesinden J. P.Erkert'ın ilk işlevsel bilgisayar olan 30 ton ağırlığındaki ve saniyede 5.000 işlem yapan ENIAC [Electronic Numerical Integrator And Calculator] (Elektronik Sayısal Doğrulayıcı ve Bilgisayar)'ı yaptı.



1951-1959 arasındaki üretilen bilgisayarlarda vakum tüpleri kullanıldı. Bu tüpler bir ampul büyüklüğünde, çok fazla enerji harcamakta ve çok fazla ısı yaymakta idiler. Veri ve programlar magnetik teyp ve tambur gibi bilgi saklama araçlarıyla saklandı. Veriler ve programlar bilgisayara delgi kartları ile yükleniyordu.
1959-1964 arasında üretilen bilgisayarlarda transistörler (10 bin adet) kullanıldı. COBOL, FORTRAN, ALGOL yüksek düzeyli diller ve işletim sistemleri geliştirildi. 1964-1970 arasında, üretilen bilgisayarlarda entegre devreler kullanıldı, onbinlerce devre küçük bir silikon chip'e yerleştirildi. Düşük maliyet, yüksek güvenirlilik, ufak boyutlar, düşük enerji harcaması ve hızlı olması bu chip'lerin mikro-bilgisayar yapımında kullanılmasına neden oldu.


Bilgisayar ilk defa milattan önce II. yüzyılda, Çinliler tarafından mayın tarlası oynamak için düşünülmüş bir makinedir. Fakat o dönemde henüz mayın icat edilmediği için bilgisayar icadından vazgeçilmiş ve - biraz da işin kolayına kaçılarak - pusula icat edilmiştir. Çinliler'den sonra tarihte ilk defa bilgisayar kavramına Yunanlılar'da rastlıyoruz. Yunanlılar abaküs denilen bir makine icat etmişlerdi. Bu makine ile toplama, çıkarma ve çarpma işlemlerini yapabiliyorlardı. Bölme işlemi ise yapılamıyordu. Çünkü abaküs ile bölme işlemi yapma denemeleri abaküsün paramparça olmasıyla birlikte başarısızlığa uğramıştı. Neyseki o dönemde bölmek çok da gerekli değildi. İnsanlar toplayıp, çıkarıp, çarparak da mutlu olabiliyordu.

Bir kaç sıra tel üzerine geçirilmiş boncuklardan ibaret olan bu makine kısa sürede farklı milletler tarafından benimsendi. Türkler abaküsle ilk defa Köksal* Han komutasındaki Yunanistan seferinde karşılaştı. Köksal Han, beğeniyle karşıladığı bu makineye boncuksayar ismini vermişti. Boncuk saymakta pratik bir fayda görmeyen Türkler kısa sürede bu makineyle uğraşmaktan vazgeçmiş ve Türk kültüründe abaküs, çocukları eğlendirmek için kullanılabilecek bir çeşit oyuncak olarak kalmıştır. Halen ilkokul birinci sınıftaki çocuklara bu oyuncak verilir.

Bilgisayarın atasının abaküs olduğunu iddia etmek alışılagelmiş bir yazar tavrıdır. Biz de bu alışkanlığı bozmayalım dedik, abaküsten bahsettik. Ama aslında abaküsün günümüz bilgisayarlarıyla herhangi bir benzerliği olduğu söylenemez. Bir kere abaküsle İnternet'e bağlanamazsınız. Counter Strike da yok. Eee? Nasıl bilgisayar bu? Varsa yoksa boncuk! Üç boncuk sağa, iki boncuk sola. Ne anladım ki ben bundan?

Abaküs uzunca bir süre kullanılmış, bu durum bilgisayarın icat edilmesini yüzyıllar boyu geciktirmiştir. Arapların sıfırı bulmasıyla abaküs ilk büyük problemle karşılaştı. Buna n0k (number zero problem) deniyordu. Sıfır boncuk abaküs üzerinde gösterilemiyordu. Sıfır boncuğu sola çekmeye çalışan Yunan bilim adamları "segmentation fault" hatasıyla karşılaşmış, mavi boncuğa düşmüşlerdi. (Mavi boncuk günümüz bilgisayarlarında mavi ekran olarak görülür.) Her ne kadar dönemin Abasoft isimli başı çeken abaküs firması sıfır problemiyle ilgili patch neyin çıkarmaya çalışmışsa da, abaküsün makus talihi değişmedi ve bir daha dirilmemek üzere tarihin karanlıklarına gömüldü. (The History of Abacus, O'Reilly Books, 1994)

Abaküsten sonra bilgisayar tarihinde zikredilebilecek bir diğer buluş Mantık'tır. Mantık, p ise q, q ise r gibi önermelerle beynin çalışma mantığını anlamaya çalışan, özellikle lise birinci sınıf öğrencilerinin Matematik'ten nefret etmesini sağlamak için geliştirilmiş gereksiz bir bilim dalıdır. Bu bilim dalının gerekli olduğunu düşünen bilim adamları "p ve q veya r gerekli ise mantık neden gerekli olmasın?" gibi söylemlerle bilim dünyasını meşgul etmiş, ortaya somut birşey koyamamış, tesadüfen bilgisayarın temel mantığını formüle eden boolean cebirini keşfetmişlerdir. Soyadı Boole olacak kadar kendini bu konuya kaptırmış bir bilim adamı olan George Boole, onluk sayma sistemindeki başarısızlığını ikilik sayma sistemiyle ilgili boolean cebirini geliştirerek örtbas etmeye çalışmış, bu arada hasbelkader bilgisayarın felsefi temellerini de inşa etmiştir.

Şimdilik bu kadar tarih yeter. Son olarak ilk mekanik bilgasayarı Charles Babbage'ın, elektrikli olanını da Konrad Zuse'nin icat ettiğini belirterek daha heyecanlı konulara yelken açalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder